2010-01-23

KANSER

Kanser, çağımızın çözümü en zor dertlerinden birisidir. Bazı türlerinin tedavisi henüz bulunamamıştır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Kanser adresinden tıbbi ağırlıklı bilgi elde edebilirsiniz. Burada ise işin sosyal boyutu ele alınmaktadır.

Kanserin; sadece çağımızda değil, bin sene kadar önce Bizans'ta da görüldüğü anlatılmaktadır. Bizans bünyesindeki son derece sağlıklı insanların bile o amansız hastalığa yakalanabildikleri anlatılmaktadır.

O zamanlar o topraklarda kansere Bale denilirmiş. (Türkçe'deki 'Bela' kelimesinin de oradan geldiği düşünülmektedir.)

Kanserle birlikte çok tehlikeli olan bir diğer hastalık da vebaymış. (Sesli harflerdeki benzerliğe dikkat edin.)

Vebaya 'Kara Ölüm' veya 'Kara Veba' denildiğini çoğu insan bilir. Baleye de 'Kara Bale' denilirmiş.

İki isim de o topraklarda yaşayan tarihin en karanlık yaratıklarından (Kara Yaratık) birisine atfen verilmiş çünkü içine girdiği her yapıyı sosyolojik olarak bir mikrop gibi hasta eden, manevi ölüme götüren o yaratığın içi de dışı da kapkaraymış ve insanları da hasta eden, ölüme götüren o rahatsızlıklara en uygun tarif olarak 'Kara' kelimesi zamanın uzmanlarınca uygun bulunmuş.

Not: 'Kara Büyü' ifadesinin de aynı Kara Yaratık'la ilgili olduğu iddiaları mevcuttur ancak henüz ispatlanamamıştır. Kara Yaratık'la aynı ortamda bir süre zaman geçiren kişilerin kansere yakalandıkları hatta aldattığı kişiler nezdinde puan kazanmayı hedefleyen Kara Yaratık tarafından yattıkları hastahanelerde ziyaret edilerek daha da perişan hale geldikleri yönünde kadim hikayeler de mevcuttur. ('Kara' kelimesi ile ten rengi ifade edilmemektedir, yüze yansıyan çirkinlik ötesi bir karanlık ifade edilmektedir.)

2010-01-13

ABRAHAMUS

Çağlar önce bir zamanlar, bugünkü İstanbul'un Anadolu Yakası'nın olduğu bölgede yaşayan Abrahamus isimli bir Bizans memuru varmış.

Entrikalara entrika eklemeyi hobi haline getiren Bizans da bir gün kendisine yakışır bir numarayla garip bir uygulama yapmış ve Abrahamus'u yapısına almış.

Abrahamus, o kadar doğal bir canlıymış ki doğal ortamda hiçbir kamuflaj ihtiyacı hissetmeden serbestçe dolaşabilir, saatlerce beslenebilir, günlerce hatta aylarca uyuyabilirmiş. Hareketleri ve tavırları o kadar yabaniymiş ki Bizans'ın ormanlık, dağlık kesimlerinde yaşayan ayıları bile kıskanırlarmış onu...

Bizans camiasında herkes onu Ayı Abrahamus veya Ayıcı Abrahamus veya Ayıcan Abrahamus diye bilirmiş.

Zamanla ayılar arasında da bir deyim gelişmiş: Ayılar da kendi aralarında daha üstün olanları tanımlamak için kendilerine göre bir tür iltifat olan Abrahamus Ayı ifadesini kullanmaya başlamışlar.

---

Bir gün Abrahamus ile Deve sohbet ediyorlarmış.
Abrahamus, merak edip sormuş: "Deve kardeş, senin boynun neden eğri?"
Deve, "Nerem doğru ki?" diye hemen soruyla cevap vermiş.
"Sen de haklısın." demiş Abrahamus.

Bu sefer de Deve merak etmiş:
"Abrahamus, senin her şeyin neden ayı gibi?"
Abrahamus uzunca düşündükten sonra, "Neyim insan gibi ki?" diye karşılık vermiş.
"Sen daha da haklısın." demiş Deve.

Not: Kurtlar Vadisi Pusu dizisinin yazarları da yüzyıllar öncesindeki Abrahamus'dan esinlenmiş olmalılar ki sanal karakterlerinden birisine Abrahamus'un Türkçe versiyonu olan İbrahim (İbrahim Velid) ismini vererek dizideki lakabını 'Ayı' olarak seçmişler ancak blog olarak söz konusu diziyi desteklesek de ülkemizdeki herhangi bir vatandaşa, espri mahiyetinde de olsa, o tür bir yakıştırmanın yapılmasını desteklemiyoruz.

ARKEOLOG HAKKINDA

Blog yazılarından bir tanesi olan 'Arkeolog' başlıklı yazı büyük ilgi çekmiş.

İnsanlar, yazılanları etraflarındakileri düşünerek değerlendirmişler ve kendilerine göre bazı sonuçlara varmışlar. Kendi tahminlerini söyleyenler de var, merak edip o kişinin kim olduğunu soranlar da var.

Bu konuyu 3 kısımda toparlayalım:
1. Yazıda, o kişinin hayali olduğu ifade edilmektedir yani gerçekte tanınan bir kişi hakkında yazılmamıştır.
2. Yazıda, o hayali kişiye bazı gerçek özellikler tanımlanmış ve örneğin daha isabetli olmasına çalışılmıştır. Özellikler 20 civarındadır ve tamamı olumsuzdur. O özelliklerin birkaç tanesi bile herhangi bir insanda olsa, "o insanın etrafındakilerin vay hallerine" diyebiliriz.  Bu durumda o özelliklerin tamamına sahip olma ihtimali ise istatistik olarak sıfıra yakın mertebededir ki yazıda da ifade edildiği gibi öyle bir insanın var olduğunu düşünmek bile imkansız gibidir.
3. Yine de etraflarındaki herşeyi isimlendirme ihtiyacı duyan arkadaşlar için kendi kendilerine bir isim bulmalarını tavsiye ediyoruz. Bulunan ismin de ülkemizdeki ve dünyadaki hiçbir özel ve tüzel kişiliğe ait olmaması ise nezaket icabıdır çünkü hem milyonda hatta milyarda bir ihtimalle öyle bir kişi / kurum olabilir ve isim denk gelebilir hem de o kişi ile aynı isimdeki başka insanlar, alakaları olmadıkları halde etkilenebilirler. Dolayısı ile verilen ismin, teknik olarak isimden çok sıfat olması uygundur.

Örnek olarak şöyle bir alıştırma yapalım:
- O hayali kişinin özellikleri var mı? Var.
- O özellikler kötü mü? Kötü değil, berbat.
- O özelliklerdeki hayali bir kişi nasıl etki yapar? Tam bir bela etkisi yapar.

İşte bir sıfat ortaya çıktı: Bela.
O hayali kişiye 'Bela' denilebilir.

Çeşitlilik olması için harflerin yerleri de değiştirilebilir.
Mesela Leba.
Veya  Labe.
Veya Bale...

Not: Bulunan kelimelerin herhangi bir dilde herhangi bir isme karşılık gelmeleri durumunda, başka bir kelime bulmak daha uygun olur. Mesela Türkçe'de bilindiği kadarıyla Bale diye bir isim yoktur ama bale diye bir sanat dalı vardır. O yüzden 'bela'yı anlatan başka bir kelimeyi harflerden birisini mesela birinci harf olan b harfini değiştirerek kendiniz şekillendirebiliriz. (Hale olmaz çünkü Türkçe'de var. Dale olmaz çünkü İngilizce'de var. Artık buradan sonrasını siz kendiniz tamamlayarak kendi uydurma isminize ulaşabilirsiniz...)