2010-03-17

ÇAKMA YÖNETİCİ

Çakma, herhangi birşeyin sahtesini veya taklidini ifade etmek için kullanılan argo bir kelimedir. Argo olmakla birlikte hakaret veya küfür anlamı içeren ayıp bir kelime olmadığı için de samimi ortamlarda kullanılmasında herhangi bir sakınca yoktur.

Sahte şeyler veya taklitler (ki korsan olarak ifade edilenler de bu gruptandır) birçok alanda karşımıza çıkabilir.

Kaliteli bir parfümün çok benzer kokulu taklidi olabilir. Pahalı bir saatin çok ucuza alınabilecek sahtesi olabilir. Bir kitabın korsan versiyonu olabilir.

Darbe yapılan bir müessesede, mesela bir vakıfta, tutanağa atılmış bir imzanın sahtesi de olabilir. Örnekleri arttırmak mümkündür ancak bu kadarı yeterlidir. Bunların hepsi de zararlıdır.

Yine onlar gibi zararlı olan ve hem Türk hem de dünya literatürüne kazandırmakta olduğumuz yeni bir kavram var: Çakma Yönetici

Çakma Yönetici; makamına, kılık kıyafetine, aksesuarlarına, arabalarına baktığınız zaman gerçeğinden kolay kolay ayıramayacağınız hatta bazı zamanlarda gerçeğinden bile güzel görünen ama içi boş yöneticiler daha doğrusu yönetici geçinen kişiler için kullanılan bir kavramdır.

Bunlar, özellikle gelişmemiş veya az gelişmiş ülkelerde çok görülürler. Dış görünüşlerinin çok aldatıcı olmasından dolayı yoklamanız gerekir. Mesela beş veya on dakika konuşturursanız anlayabilirsiniz. İnsan ilişkilerini birkaç dakika gözlemlerseniz de anlayabilirsiniz. Veya çaktırmadan kafalarına hafifçe vurursanız da belli olabilir. (Çakma değilse, çaktığınızı anlayabilir ve problem olabilir ama çakmaysa, çaktığınızı anlamaz ve hiçbir riskiniz olmaz.)

Tabii onun için de önce o kişileri bulmanız gerekir. Eğer sizin gerçek mi çakma mı olduğunu anlamaya çalıştığınız yönetici ortalarda yoksa, mesela 12 aydan oluşan senenin 3 ayını tatillerde geçiriyorsa, tatillerde geçirmediği 9 ayın da 3 ayını iş yapıyormuş gibi görünerek boş şeyler peşinde koşarak geçiriyorsa, kalan 6 ayda ne yaptığı da tam bir muammaysa; o zaman test süreniz muhtemelen uzayacaktır.

Aslında öyle bir kişinin çakma olduğu da büyük ihtimaldir çünkü o kişi ya süper yöneticilik kabiliyeti ile fiilen var olmadığı ortamlarda bile işlerin sağlıklı şekilde yürüyeceği bir düzeni kurabilen bir dahidir veya varlığı ile yokluğu arasında önemli bir fark olmayan etkisiz bir elemandır.

Siz olsanız, nasıl anlardınız? Şöyle düşünün: Harcadığım zaman ve emek ne kadar? Ne kadarlık değer katabiliyorum? Ne kadar kazanabiliyorum? Huzurum ve mutluluğum var mı? Halinizden memnunsanız, ortalarda olmayan o kişinin birinci grupta olduğunu düşünebilirsiniz. Halinizden memnun değilseniz, düşünmenize bile gerek yok çünkü kesin çakmadır.

EHVEN-İ ŞER

Bazı insanlar çalışırlar, ortaya bir değer çıkarırlar. Onlara çalıştıklarının karşılığını vermek gerekir. Bazı insanlar çalışırlar ama neticede zarar verirler. Onları da zarar verici çalışmalardan uzak tutmak gerekir.

Bazıları da nötr etkiye sahiptirler. Çalışırlar, çalışmaya çalışırlar, çalışmazlar, çalışamazlar ve daha birçok versiyon. Toplamda da aldıkları ile verdikleri birbirini dengeler. Olsalar da olur olmasalar da olur. Fazla kafa yormaya gerek olmayan bir gruptur bunlar.

Önemli olan birinci ve ikinci gruptur. Birinci grubu teşvik ederek daha verimli hale getirmek dünyanın, insanlığın menfaatinedir. İkinci grubu engellemek de aynı şekilde gereklidir.

O ikinci grupta öyleleri de vardır ki onları sadece engellemek istemekle kalmazsınız, "Bunlar keşke nötr olsalar." dersiniz. O kadar yaka silkmişsinizdir ki bu düşüncenizi daha da ileri götürürsünüz ve "Bunlar, aldıklarına aynen devam etsinler ama hiç iş yapmasınlar." diye bir fikir de geliştirebilirsiniz.

Bunların hepsi mantıklıdır. Ehven-i şer, muhakeme yapabilenler için çok önemli bir kavramdır. Kötünün iyisie demek olan ehven-i şer, iki zarardan daha azına uğrama sanatının altın kuralıdır.

O ehven-i şer mantığına göre şöyle de düşünülebilir: Bunlar çalışmıyorlar. Kavgalarından, tatillerinden, oyunlarından, sohbetlerinden, entrikalarından ve benzer başka hobilerinden vakit buldukları ölçülerde çalışmaya çalışıyorlar. Çalışmayı beceremedikleri gibi çalışmaya çalışmayı da beceremiyorlar. Beceremediklerini de anlamayacak kadar kifayetsizler. Beceremediklerini anlasalar da kabullenemeyecek kadar muhterisler. Yani kifayetsiz muhteris kavamına yeni bir anlam katacak bir garabet içindeler. O zaman bunların kendi kendilerine, zarar vermelerini engellemek bir yana, nötr olmalarını beklemek bile lüks olur. En iyisi, daha doğrusu kötünün iyisi olarak bunlara kazançlarını aynen verelim ve tek bir şey isteyelim: Hiç iş yapmayın...

İşte çözüm. Hatta, "Hiç iş yapmayın. Size, kazancınızın iki katını verelim." diye bile teklif edilebilir. Aslında o iki kat da emniyetli bir rakam. Bunların verdikleri zarara bakılınca, mecbur kalınması durumunda on katına kadar çıkılabilir...

2010-03-16

GERİ EMPATİSİ

Geri için Türk Dil Kurumu sözlüğünde on civarında değişik başlık bulunuyor ki iki tanesi yani aptal, anlayışsız ve benzerlerine ayak uydurup ilerleyememiş, gelişememiş sıfatları bizim bahsettiğimiz grubu yani güruhu açıklayabiliyor. Yine Türk Dil Kurumu sözlüğünde empati için duygudaşlık, ruh bilimi gibi açıklamalar yer alıyor.

İki kavramı birlikte değerlendirince, geri empatisinin yani geri ile empati yapmanın ilerleyememiş, gelişememiş anlamaktan ve algılamaktan mahrum aptal, salak tipler gibi hissedebilmek ve düşünebilmek olduğu sonucuna varıyoruz.

İşte araştırmamız da orada bitiyor, daha başlamadan bitiyor, bir hevesten ileri gidemiyor hatta bir hevesin de gerisinde kalıyor, gerilerin gölgesine ve karanlığına bürünüyor, gerilerin acizliğinde ve çaresizliğinde çürüyor çünkü çok ilginç bir paradoksa kapılıyor: Geri gibi düşünmek yani düşünemeyen gibi düşünmek...

İşte bilim insanlarının, ilim insanlarının çözemedikleri, çözemedikleri gibi çözülemeyeceğini de ispatlayabildikleri konulardan bir tanesi daha: Geri gibi düşünmek yani düşünemeyen gibi düşünmek...

Maalesef kendileri ile empati yapabilmek için onlar gibi düşünebilmemiz gerekiyordu ama onlar düşünemedikleri için bizim de düşünmememiz gerekiyordu ve düşünmediğimiz zaman da onlar gibi düşünmüş olamıyorduk çünkü onlar gibi düşünmemiş oluyorduk...

Netice olarak Geri ile Empati konusunda sadece yazı yazabildiğimizi ama açıklamış olduğumuz bizden kaynaklanmayan sebeplerle analiz yapamadığımızı, teknik olarak mümkün olan diğer muhtemel müstakbel empatilerde buluşmak temennilerimizle bildirmekle yetiniyoruz.